İlkel toplumlarda insanlar, yaşamlarını sürdürmek için doğanın verdiğiyle yetinmek zorunda kalırken, tarım toplumu ile birlikte insanoğlu toprağı keşfetmiş ve ekip biçmeyi, üretmeyi öğrenmiştir. Sanayi toplumu 18. yüzyılın sonlarına doğru sanayi devriminden sonra ortaya çıkmıştır. Sanayi toplumu ile birlikte sermaye güç olmuş, üretim süreçleri ön plana çıkarak fabrika ve tesislerinin ürettiği ürünler, ekonominin temelini oluşturmuştur. Sanayi toplumu ile birlikte endüstri çağı etkisini göstermiş, toplumların kentleşme ve gelişmişlik düzeyi artmıştır. Kâğıdın bulunuşu ve matbaanın icat edilmesiyle birlikte üretilen bilginin çoğaltılması sağlanmıştır. Bu gelişmeler bilginin yazılı kültür öğeleri aracılığıyla üretilmesine, çoğaltılmasına ve saklanmasına imkân vermiştir.
1940’lı yılların getirdiği hızlı sanayileşme ile birlikte teknoloji alanındaki gelişmeler, günlük yaşamımıza bilgisayarın girmesini sağlamıştır. Bu bağlamda, sanayideki üretimde ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarda bilgisayar kullanımı artmıştır. Bu değişim rüzgârı bilginin önemini artırmıştır. Bilgi, temel sermaye ve ana güç olmuştur.
21. Yüzyılın getirdiği teknoloji alanındaki yenilikler “Bilgi Toplumu” nun oluşmasını sağlamıştır. Bilgi toplumu; kurumsal, örgütsel ve toplumsal yaşamda öğrenmenin önemini artırmış, yaşam boyu öğrenme sürecinin gelişmesini sağlamıştır. Artık bilgi, iş ve toplumsal yaşamda stratejik kaynak, değişimin, gelişimin ve küresel rekabetin de en önemli gücü olmuştur. Küreselleşme süreciyle birlikte dijitalleşme, iş ve toplumsal yaşamımıza girerek e-dünyaya uzanmıştır. Dijital çağın öngördüğü toplum, e-yaşam tarzı ile başka bir deyişle her türlü eylemin bilgisayar aracığıyla internet üzerinden gerçekleşmesini amaçlamıştır. Bu hedefin gerçeklemesi için kurum ve kuruluşlar tüm işlemlerini dijital ortama taşımak adına çalışmalarını hızlandırmıştır. İletişim teknolojilerindeki hızlı gelişim yaşamımıza akıllı telefonların girmesini sağlamış, iletişim, sosyal medya üzerinden hızlı bir şekilde gelişmiştir. Artık dünyanın bir ucunda gelişen bir olay bir iki saniye içinde haber olup okuyucuya ulaşabilmelidir. Sosyal medya üzerinden kullanıcılar bu habere ulaşarak kendi çevresine servis yapabilmektedir.
Dünya’da olduğu gibi ülkemizde de birçok kamu kurum ve kuruluşları, iş insanları vd. e-yaşamın alt yapısını oluşturarak üretimlerini dijital dünyaya taşıma çabası içine girmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları kurmuş oldukları genç cumhuriyetin gelişiminin eğitimli, bilgili insan gücüyle büyüyerek gelişeceği bilinciyle öncelikli olarak harf devrimini gerçekleştirerek hızlı bir şekilde okuma-yazma seferberliği başlatmıştır. “Bilgi Güçtür” ancak bilginin güç olabilmesi için ona erişmek, onu yaygın biçimde kullanmakla doğru orantılı olduğunu unutmamak gerekmektedir. Bu süreçte bizler okur-yazar seferberliği ile uğraşırken dünyada bilgi toplumunun oluşmasıyla birlikte bilgisayar okur-yazarlığı süreci başlamıştır. Bu süreç ile birlikte bilgi okur-yazarlığı ve internet okur-yazarlığı yaşam boyu öğrenme sürecimizin en büyük ihtiyacı olmuştur. Artık şirketler 4.0 endüstri uygulamaları ile üretimlerini geliştirirken, üretilen bilgiler dijital ortamda arşivlenerek veri tabanlarının oluşması sağlanmış ve bilgiye erişimin önündeki engeller kalkmış, sınır tanımadan bilgisayar ortamında bir uçtan bir uca dolaşabilir hale gelmiştir. WEB teknolojileri aracılığıyla da üretilen ürünler dijital ortamda e-dünya ile buluşmuştur. Amazon firması kurmuş olduğu WEB sitesi ile her türlü ürünü tüm dünyaya ulaştırma başarısını göstermiştir. Artık kitap veya dergiler de basılmadan elektronik ortamdan okuyucuya sunulmaya başlamıştır.
Ülkemiz kurum, kuruluş ve şirketleri ne yazık ki, bu konuda da yine geç kalmış hatta ürünlerini dijital ortamda satışını yapma plan ve programlarını erteleyerek dijital dünyada yerini alma yarışı içinde kendilerini görmekten kaçınmışlardır. Nereye kadar… Hayatımıza Covid 19, pandemi süreci girene kadar…
Pandemi süreci toplumsal yaşamımızda çok büyük değişimler getirmiştir. Bu değişimin belki de en önemlisi e-dünya ile tanışmamızı sağlamış olmasıdır. Artık insanlar market, manav, teknoloji, bankacılık hizmetleri vd. tüm ihtiyaçlarını dijital ortamdan da gerçekleştirebildiğini görmüştür. Dijital dünya ile buluşan şirketler bu süreçte ürünlerini müşterileriyle buluşturma başarısını göstermiştir. İlköğretim okulları ve üniversiteler ile eğitim kurumları eğitim-öğretim faaliyetlerini uzaktan eğitime taşıdıktan sonra elektronik kitabın ve derginin yani e-bilginin önemi daha da artmıştır. Artık yayınevleri ürettikleri yayınlarını dijital ortama taşıma telaşı ve yarışı içine girmiştir. Bundan iki ve üç yıl önce tüm üniversitelerin örgün eğitim olmaksızın uzaktan eğitim ile üniversite diploması verecek olması ÜTOPYA olarak gözükürken, bugün ülkemizde öğrenciler uzaktan eğitim ile karne alacak ve/veya mezun olacaktır.
Bundan sonraki yaşamımız hiçbir zaman eskisi gibi olmayacaktır. Özellikle 5G teknolojisi ile birlikte yaşamımızı sensörler yönetecek, çalışma hayatımızı ofislerden evlere taşıyarak sürdüreceğiz. Bugün geldiğimiz bu nokta da ülkemizin önemli sorunlarından biri de dijital okur-yazarlık alanındaki eğitimsizliğimizdir. Akıllı telefonların bizlere sunduğu erişim imkânlarını hangi düzeyde kullanmayı biliyoruz. Bilgi okur-yazarlığı ile birlikte dijital okur-yazarlık alanındaki eğitimlerin ilköğretimden başlayarak üniversitelerin eğitim-öğretim programlarında yer alması kaçınılmaz hale gelmiştir. Artık yaşam boyu öğrenme sürecinde bilgi ve dijital okur-yazarlığın önemi artmıştır. KOBİ’lerde, Halk Eğitim Merkezlerinde ve eğitim kurumlarında bu eğitimlerin belirlenen programlar çerçevesinde toplumumuza aktarılması gerekmektedir.
Değişim, değişimle gelişmektedir. Dijital yaşamımızda da bilgi, uygarlığın temel taşı olmaya devam edecektir.
Ender BİLAR
[email protected]